Whispers

Donnerstag, 21. September 2017

ikinci sinif kompartmani

çıt yaptı.acıdı. sonra temizlendı gözüm gönlüm.

Artık hiçbirsey için acele etmeyeceğim derken,
geç kaldiığım aşklar varmış,
sirtçantamla istasyona doğru ilerlerken ben , 
cennette buluşmak üzere istasyonda yâriyle vedalaşan varmış.

Artik hicbirsey icin acele etmeyecegim derken, 
yolumun geri kalanını ikinci sinif kompartmanında gitmek varmis.
Eftelya, karada boğulan balık misali kahrından çırpınıp ölecek.

Kacan trenler bulvarında ögrenmistim hür olmayi.
Ve sonra hickimse icin acele etmemistim.
İyi halt yemişim. 







Dienstag, 16. Mai 2017

Bosluk

Bosluga düsürdün beni prens.
Hic mi icin titremeyecek.

Bir gün ben düstügüm yerden kalkacagim, ama sen vicdaninla nasil yasayacaksin 

Sonntag, 5. Februar 2017

Herseyi cözmüsken ben, ve tüm günahlarimin sorumlulugunu alirken ,
tam dogumun en aci zirvesine gelmisken biz
aciyla aglayan bir cocuk biraktin.

Bir düsten uyanmiscasina, sizilarin hamligini hissederken
beliriverdin bir is cikisi arkamda
ve ben eminken, -artik asla- diye,
yikiverdin kurdugum duvarlarimi ve boguverdin beni bir kasik sevgide.

Beni bir bagimli gibi sonra
ativerdin yalnizligi sonsuzluguna,
ve bu kara duvara muhtac ettin beni birkez daha.




Samstag, 17. Mai 2014

Wir betraten das stille Haus ohne zu wissen, was wir sehen werden. Ein Anruf hatte uns aus dem süßen Samstag-Morgen-Schlaf gerissen.
Die Sonne schien, als wenn sie uns Erleichterung ankündigen wollte.
Meine Mutter lief uns allen voran. Ich stand noch vor dem Wohnzimmereingang. Unsere jüngste blieb hinter mir und ging gleich in die Küche.
Auch meine andere Schwester blieb dicht hinter mir stehen, traute sich eines Anblicks nicht.
Ruhig war es. Timo, mein Onkel, Opa und Onkel Goldbach saßen auf der Terasse. Ein ungeöffnetes Weizenbier und ein voller Aschenbecher.
Ich drückte Oma Goldbach, die vor Trauer und Müdigkeit wie gelähmt dastand. Sandra streichelte ich über die Schulter.
Ein einst von schmerz geplagtes gelbes Gesicht schlief ruhig.

Montag, 10. März 2014

Palliativstation II

"Ich sagte doch, dass ich niemanden sehen will" schimpfte sie. Warum kommt ihr trotzdem! Ich sehe scheiße aus! Ich weiß, dass euch das egal ist, aber ich möchte nicht, dass ihr mich so seht!" schrie sie, und stieß in Tränen aus. Sie trug eine Wollmütze. Mit dem Rücken zur Tür saß sie auf ihrem Krankenbett, zerbrechlich. Mutter fiel ihr um die Arme. Sie umarmten sich, während ich sagte, sie hätte uns ja den Zutritt verweigern können. Dann bereute ich es  und hockte mich vor ihr Bett, hielt ihre Hand und wir weinten. "Mein Schatz", sagte Mama, "mein Schatz". Mehr Deutsch konnte sie nicht, und brauchte sie nicht...Ich weiß nicht wie lange wir da saßen, bis sie sagte. "Wisst ihr, ich wollte hierher kommen. Ich wollte nicht dass man mich mit aussem Haus trägt, mit 'de Füße zuerst" erklärte sie mit bremischen Akzent. Ich lächelte ganz unbestimmt und streichelte ihre Hand. Ihre Hand war ganz alt geworden. Ich weiß nicht wie lange wir dort saßen.
"Jetzt gehen wir eine rauchen", sagte sie plötzlich munter, griff nach ihrer Schachtel, nahm sich eine Kippe und stand auf.....

...

Mit großer Unsicherheit betraten wir das Krankenhaus Links der Weser. An der Information fragte ich nach der Palliativstation. Die Schwester erklärte mir, wie ich diesen verborgenen, abgeschottenen Bereich des Krankenhauses finde, in dem all die Hoffnungslosen  ihre letzten Momente im leben einigermaßen erträglich zu gestalten versuchten . Ich hörte nicht zu. Dann stotterte ich: "Wissen Sie, ich weiß nicht wie wir mit dieser Situation umgehen sollen." Dann stand sie von ihrem Bürosessel auf, machte einpaar Schritte zur Seite und lehnte sich über die Anmeldung und antwortete wohlwollend: Wie kann ich Ihnen helfen?
"Naja, ich glaube sie möchte uns nicht sehen." "Sie wissen was eine Palliativstation ist, nicht wahr?"
Ich war mich nicht sicher. Auf dem Weg hatte ich im Internet recherchiert, aber ich weigerte mich zu wissen was es wirklich war. "Ja, sagte ich", während mir bereits die Tränen in die Augen schossen. Die Schwester vergewisserte mich, dass wir mit einer Schwester im Vorfeld sprechen können. Sicher waren wir nicht die einzigen, die ein solches Schicksal mit erlebten. 

Mit schleichenden Schritten liefen wir einen knappen halben Kilometer durch das Krankenhausgebäude. Wenn wir bei den Treppen sind, mussten wir nur noch runtergehen, hatte sie gesagt. 
Die Schwester saß, wie vorhergesagt im Gläsernen Büro. Ich ging zu ihr und sagte, wir seinen Verwandte der Frau G.. Sie sah mir meine Unsicherheit sicherlich an, während ich weitersprach.
"Mein Onkel sagte, sie wolle niemanden sehen, aber wir sind trotzdem gekommen", machte ich weiter. "Wir wissen nicht, wie wir uns verhalten sollen." 
Sie sagte, sie könne sie fragen, dann könnten wir entscheiden.  Ich bedankte mich. Und Mutter und ich warteten, bis sie im Zimmer nebenan meine Tante Sylke fragte. 

Einen Augenblick später kam SIe zu uns und nickte nur. Meine Mutter betrat das Zimmer zuerst, dann ging ich rein....



Samstag, 1. März 2014

Yemek yaptim
ellerim anne kokuyor
sogan, sarimsak maydanoz kokuyor anne
Sen kokuyor 

oysa ben
arada bulasik makinasini doldurmaktan baska sorumluluk bilmedim
bir de süpürge makinasiyla 
arada bir tozlu kitapliklarimdan inip
köselerde toplanan püskülleri cektirmekten baska
annelik bilmedim 

Sogan dogradim anne, 
köfte yogurdum.
Ellerim sen kokuyor artik.


Freitag, 20. September 2013

Heh,
ben böyle sürüne sürüne yolumu bulurum yine. özledin mi beni blog? Özledin demi.
Ben de özledim, ne yalan diyeyim vallah.
Ben böyle kalbim biraz aciyinca cok ugrarim buralara bilirsin. Cok zamandir kalbim acimamisti.
Simdi aciyo biraz. Ama gecer hemencicik. Cok ciddiye almiyorum.
Böyle bi ara ugrasabilecegim fazla birsey olmayinca insanlarla ugrasiyorum. Fazla ciddiye alinca da kalbini kiriyolar böyle.
Varsin kirsinlar. Porselen gibi kirilgansam da, porselen gibi buz gibiyimdir de.


Donnerstag, 15. August 2013

Senden kaciyorum.
Nereye gider bu mazi bilmem.
Kovalar beni epeydir geceleri
yatagimda yalniz kaldigimda.

Kacinci round'a giriyoruz
iki round'ta dersimizi alamayan biz?
Kazanmak mi kaybetmek mi bu defa
ve
bunca zaman sonra
istedigin? 

Ellerim üsüyor hala, 
yillar önce oldugu gibi.
ve bu gece yine
balkonumda yalnizim.
Bu defa daha az masum, 
bu defa daha cok günahkarim
kizil mesrubatlar sokaginda.

Yalvariyorum.
Kacmama izin ver.
Ben artik eksi ben degilim.
Onca yil renkleri akmis
beyaz kagit umudum, 
birak da birkez daha 
caniiligine kurban gitmesin.

Ne kazanmak, ne kaybetmek,
sadece anilari tazeliyorsun.
Benimle bir makam-i Laklak'ta 
gönlünü hos tutarken, 
kismetin seni baska yerde bekler,
biliyorsun.




Donnerstag, 13. Juni 2013

olva

Xolo vulur, sk'idala.
va miş'kun so vulur mara vulur sk'idala. 
sokşa malasen va mişk'un mara vulur sk'idala.
memaşk'vi vida! 
nek'napes zori va movontxum ki,
goviktare sk'idala.
goviktare ar ndghas sk'anda. 

Samstag, 15. Dezember 2012

Yazmanin vakti mi geldi, ne?

Sanirim evet. Vakti geldi yine. Bir fincan türk kahvesi yaparim gece vakit, ve yine gecerim kara defterimin basina.
Ne yazacagimi bilmem, öylesine dökülür kelimeler parmaklarimdan klavyeye. Memlekette bir sömine basinda ictigim cay gelir aklima. Icim isinir. Bir kenardan derenin sesi, ateste odunlarin citir citir yanmasi, ve de sevdali bir cift göz.
-Sevme beni.
Birkac adim atarak topraga nazir bir terasa cikarim. 
-Bir sigara yak. Sevme beni. Üsüdüm. Aslinda sirtima bir battaniye getirebilirsin. Ama sakin sevme beni.
Bana hayalinden bahset. O evinden, o isinden, günesin ilk isigi yüzüne vurdugunda uyuyamadigini anlat. Gece bir gözün acik kaldigini da. Ölmekten korktugunu.
Evet orada yasamiyorsam, bosa yasiyorum. Senin evin bir cennet cünkü. Cennette bir saray adeta. 

Gitmeliyim. Beni beklerler. Ama bir cay daha icebilirim, acik olsun. Uykumu daha fazla kacirmamaliyim.

Bu cennet benim degil. Senindir bu. Kimseyle paylasmamalisin. Paylasma sakin, cünkü degerini bilmez kimse. Birtek sen bilirsin.
Demli oldu. Ama sana hatir olsun, icerim ben bunu da.
Ne o? Viski mi? Sen her aksam iciyorsun.

Bu destani cok severim. Bana kardesimi hatirlatir...
Ama seni hüzünlendirmek istemem.

Atmaca mi?  Ne asil bir kustur! Gözleri cok derin bakiyor.
Biliyor musun, ben kendimi bir atmacaya benzetiyorum artik. Ucuyorum, hep ucuyorum. Kimse tutamiyor beni.  Ölürüm ben hapiste, biliyor musun? Ben ucmayi seviyorum. Göc etmeyi.

Cayim bitti. Gitmeliyim. Yolcu yolunda gerek. Devam etmeliyim.
Sana sarilmak mi? Sevme beni. Evet, bir öpücük kondurabilirim yanagina. Hoscakal.
Caninin sagligi .. bir de...lütfen, sevme beni.



Samstag, 7. Juli 2012

Bir Şerefsizi hatırlamak

Kadehlerin verdiği bunalımdan bıkmışsın artık,
kalabalıktan, hoparlör gümbürtüsünden, kahvaltılarda sebze yemekten de.
Sonra concon kostümlü, kaba etli, özenle yapılmış zencefilli kahve içmeye bayılan, meyan otu yiyen ve kendisi gibi aynı otların sıvılarını tüketen tiplerin arasında mutlu olan büyük baş hayvan gelir aklına.
Yaka silkinirsin birden.

Tiksinirsin bir zamanlar seve seve komedon sıkmış olmaktan. Böööööğk.



Freitag, 22. Juni 2012

Nankörüm ben, biliyorum

Belki ben cok alismisim sevilmeye. Cok sevilmeye.
Benim gibi cok sevmeye ve sevilmeye aliskin olmayan insanlarin bana minicik kalplerini actiklarinda görmüyorum artik.
Belki ne zorluklarla acilmistir o minicik yürekler. Hayatlarindan kesikler paylasiyorlar benimle. Onlar icin yapilmis el emegi göz nuru hediyeleri gösteriyorlar bana. Bense daha fazlasini istiyorum.
Nankörüm ben. Biliyorum. 
Ceyrek asirlik hayatlarindaki darbeleri kimse benim kadar acik ifade etmedigini bilmiyordum. Özür diliyorum. Nankörüm ben. Biliyorum.

Gece yarisi parkta bir yürüyüs belkide hicbirsey ifade etmiyordur bana. Bir insanin bana evini acmis olmasi da. Ben dünyami aciyorum cünkü hep. Nankörüm ben biliyorum.

Sessizligin ardinda hep bir derinlik ariyorum.Hep bir bilgelik, hep bir ustalik, hep bir tecrübe. Benim kadar ince düsünmüyorlar. 
'Sen kimsin' diye soruyorum hep yüreklere. Bana bir el uzaniyor. Ben hemen kalbimi uzatiyorum.

Bir serce parmagi kadar sevgi verildiginde, ben bütün kolu kapiyorum. Benim kadar özverili degiller.

Özür dilyor, hatami düzeltiyorum. Nankör degilim, enayilik bendeki.




Samstag, 21. April 2012

Acele etmemek

Kacan trenler bulvarinda ögrendim hür olmayi,
ve birdaha hickimse icin acele etmedim.
ahmer gelinlik, sirtimda özgürlügün verdigi garip bir yük ve sonsuz bucaksiz patika yollar...
ve birdaha hickimse icin acele etmedim.

Samstag, 25. Februar 2012

Benim hic bitmeyen gezi yazilarim

Merhaba sonsuz evren, 

bir dakika bile olsun kendime gelemedim ki sana güzel mesajlar yollayayim. Ne zorlu ve umutlu seyahatler ettim bir bilsen! Dünya neymis ki! Tüm o icindeki insanciklar, neymisiz ki! Ve birkez daha gördüm, mutlulugun pesinde kosmak kadar yanlis birsey olmadigini, cünkü mutluluk her an'dadir. Gecen zaman ölmüstür, ve gelecek daha dogmamistir.

Afrika kitasinda hayat cok farklidir. Burada Tanri bir gözü kapali deniz kenarindaki bir tahtta oturur. Etrafinda dolanan kullarinin bircok günahini görmezden gelir. 

Günde bes vakit sesi boguk bir ezan duyulur. Bu cagriya kulak veren yüzlerce pazar esnafi, herseyi yerli yerinde birakip ibadethanelere kosarlar. Tanri kullarinin biraktigi dükkanlari izler, bir gözü kapali. 

Günes bir baska batar Rabat'ta. Al medina-al-kadima'nin yapilari-  turuncunun mu desem, kahvelerin mi desem,- hangi rengin bilmem ki- lügatimda yoktur böylesi-, iste o renklere bürünürler.

Ve fakirler vardir.Onlar okadar fakirdir ki,cüzdanima atacak kadar tenezzül etmeyip biriktirmek icin kumbarama attigim paraciklarla ev gecindiren, okul okutan, karin doyuranlardandirlar. 

Ve zenginler vardir, özel kösklerinde özel güvenlik sayesinde, özel özel hayatlar yasayip bana pahali Fransiz restoranlarinda pahali fransiz saraplar icirenler, ve zevk-i sefa icinde bir hayat vaadedenler de.

Nedendir bilmem, Evren, bana hep en dipleri ve de zirveleri  birarada gösteriyorsun. Neden bir saat önce fakirle yer sofrasindayken, simdi beni bir milyonerin masasinda minderli sandalyelerde oturtuyorsun?

Ah, Evren! Bana an'i yasamayi ögretiyorsun ya, simdi anladim seni. Gecmis ölmüstür. ve gelecek daha dogmamistir. Gecmis öyle bir ölmüstür ki, hatirasi bile kalmamistir. Ve gelecek öyle bir güzeldir ki, simdiye kadar esi benzeri olmamistir.


Mutluluk, yabanci bir ülke, bir harita, ve bir fotograf makinesidir.




































Samstag, 28. Januar 2012

Ehli kubur

Sükûnet sela okuyor,
belli ki tabuta girdin yine can.
Oysa ben seni nimzinde biliyordum,
ben sana dualar okuyup
El-Cebbar'in merhametine sigindiriyordum.
Ama sükûnet sela okuyor belli ki,
Berzah tek kisiliktir can,
ben burdan sana ancak el sallarim,
ve olur da dirilirsen bir gün
beni de göcüp gitti bil, can.

28.01.2012 NK







Mittwoch, 25. Januar 2012

Ayni Bokun Yesili


Bilirim ben Doktorcum, 
elmayi yedikten, ayvayi kemirdikten sonraki halleri.
Ayni bokun yesilini yasamayi da bilirim.

Biliyormusun doktorcum, 
senden sonra iki doktorum oldu. 
Beni boylu boyuna yatirmadilar kirmizi banklara
"size nasil yardimci olabilirim " diye sorarken, 
bir mendil bile uzatmadilar.
Oysa bir not defteri cikarmali, degil mi, 
yazmali güzel kelamlari,
sonrasinda onlari suni ihyada kullanmali
defatir-i siyaha nakşetmeli,
ki bühur gelsin.
Lakin
Decv geldi, 
Siyah not defteri kayboldu
her kelimeyle sanki umut yokoluyordu
sanki bir ferman yaziliyordu, 
oysa hic cesaret edilmemeliydi,
hic el uzatilmamaliydi,
mazoşistlik senin neyine
cünkü siyah banklar makam degildi, 
ve senden önce gelenler vardi, 
biliyormusun doktorcum?


Ama bilirim doktorcum, 
elmayi yedikten, ayvayi kemirdikten sonraki halleri, 
bir mal-i hülyadan daha cikmayi 
ve ayni bokun laciverdini de yasamayi bilirim.









Montag, 2. Januar 2012

Happy New Year

May we encounter good hearted luck, and be good hearted lucky people, and kick ass bad hearted luck and its poison it puts to lucky natured good-hearted ones. Fuck off 2011, take ur fucking lucky trash with u, because i do not like to live with the  shitty burden of the past..


Montag, 19. Dezember 2011

şiirli yükselişler


Bu
şiirli bir yükseliştır
dürer-bâr,
ufukta bir aftab belirmiştir
defatir-i siyaha bir
bürûr gelmiştir
ve bürünmüştür
kelamlar
asmanî duhana
şafaklara özenerek.

Bu bir ihtifaz
midir ahbabina
dürer-bâr?
Diriğ etmişsin
lü'lü' ecmalini,
seftinden kiyama kalkip
istidbar mi edersin?

Afv eyle bu acizâne
muhibbanı
ehl-i takiblerinden olup
arz-i endam edemedik.

Mittwoch, 30. November 2011

Doktor'cum


"Efenim
bu inişlerin
şiirli cikislari vardir.
Ya da şiirli dibe vuruşlari."




Doktor:
"Her durumda kazanan siirdir..."

Montag, 21. November 2011

bos beyinler
bos suratlar
ülkesine ucasim var
eteklerimi toplayip
kanatlara ihtiyacim yok
en yakin istasyondan trene binmeliyim,
ben Almanim, dakigimdir, kacirmam
bu defa ellerimde valizlerle beklemeliyim.
bos suratlara
sözlerle anlam vermeliyim.
sessizlige derinlik kazandirmali.
gecilmis köprülerden bu defa
gecmemeliyim,
atlamaliyim
dibe vuranlari anlamak adina.

Darkness


















Sonntag, 13. November 2011

Mutluluk üzerine...

Ben sükürsüzüm. Doyumsuz. Tatmin olmak memnun olmak anlamina gelmez bence. Mesela ben sürekli degisim isterim. Sikar beni alisilagelmisler. Ben ölümü ister, sonra neden öldüm diye sikayet ederim. Hayat tüm musibetleri verir, ben sikayet ederim. Mutluluk verir, yine sikayet ederim.
Ben buyum. Doyumsuz, sükürsüzüm. 
Doymak, durmak demek. Oysa ben durmak istemiyorum. Aclik beni dinc tutuyor.
Yoksa popomu sisirip rahat da edebilirim yani. Ama yok, bitarafima batiyor iste. Ben ne yapayim yüzbinlik evini, onbinlik arabani. Bende de var, elimin tersiyle iterim. Rahatlik bozar beni.
Hem buraya rahat olmaya mi geldim? Nerde o lüksüm. Ben kosmaya geldim, tirmanmaya, atlamaya geldim ucurumlardan.
Ben buyum iste. aci cekmekten hoslanirim. 

Dienstag, 8. November 2011

Davet

Dürer-bâr bir cür'etkâr
çıkagelir alem-i berzahtan
destur almadan
afilûna.

Ne çıkarsın 
afiluna
köhnebahar bir günde?
Titrersin,
dur gelmeyesin,
maraz-ı sârî seninki, 
beni de teşarük etmeyesin?

Derken dürer-bâr
tek kurşunla
keşf-ül kubura 
emrivaki eder.

Donnerstag, 3. November 2011

Cesure

Ben ahmer gelinlikler giydim
haydarane
beni beyaza bi-neva edemezsin
efayik ile bu ahves kalbi 
kirk yil gecse de
ezemezsin... 

Haviye


Üzülmedim,
ufacik bir kutuda aldim senin de canini
pis kanin sicramadi bile üzerime.
Senden öncekiler kadar âlî-şani
bir merasimle
saray mezarligina gömmedim seni,
bilakis
haviyenin bes yildizli mekaninda
fevkalâde bir yer ayirttim.
Anca gidersin!

Sonntag, 30. Oktober 2011

Fallen in Fall

Sonbahar tüm hiziyla düsüverdi hayatimiza... Güzel, mutlu bir sonbahar.  Hayatimda hicbir zaman bukadar hür hissetmemistim kendimi. 



bench
It's the season of holding peace
the season of sin
the season of reincarnation
I don't freeze
at 2am at night 
on a bench in some park
in a better district of B-town.
feel content
do.